yavuz bülent bakiler aşk şiirleri

Site De Rencontre Sans Inscription Et Gratuit. Yavuz Bülent Bakiler, yazar, şair, devlet adamı. 23 Nisan 1936 tarihinde Sivas’ta doğmuştur. Babası Cezmi Bey, annesi ise Hayriye Hanım’dır. Babası nüfus memurudur. Baba soyu Sünni Azerilere dayanmaktadır. Eğitim Hayatı İlköğrenimine Sivas’ta Ziya Gökalp İlkokulu’nda başlamıştır. Ortaokulu Sivas’ta bitirmiştir. Lise öğrenimini Sivas, Antep ve Malatya’da okumuştur. 1960 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olmuştur. Çalışma Hayatı Askerliğini Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’nda yapmıştır. Askerlik dönüşü kısa bir süre Yeni İstanbul Gazetesi’nde meclis muhabiri olarak çalışmıştır. Ankara Radyosu’nda çeşitli programlar yapmış ve sunmuştur. 1968 yılında Sivas’a dönmüştür. Sivas Lisesi’nde Felsefe Grubu Öğretmenliği ve avukatlık yapmıştır. Adalet Partisi’nden üç dönem, Milliyetçi Demokrasi Partisi’nden ise bir dönem Sivas’tan Milletvekili seçimlerine girmiş ama hepsini az farkla yılında TRT’ye program yapımcısı olarak girmiştir. 1979 yılında Kültür Bakanlığı’na müsteşar yardımcısı olarak atanmıştır. 1980 sonrası Başbakanlık Müşaviri olarak çalışmıştır. 1993 yılında emekliye ayrılmıştır. Tercüman ve Türkiye Gazetesi’nde köşe yazıları yazmıştır. Edebi Kişiliği Eserlerinde, aşk, sevgi, özlem, acıma duygusu gibi bireysel konuların yanında, metafizik, siyasi ve tarihî konuları ele almıştır. Milli ve manevi değerleri ön planda tutmuştur. Eserlerinde, Anadolu önemli bir yer tutmaktadır. Anadolu insanının sorunlarını yapıcı bir üslupla dile getirmiştir. Eserlerinde, İstanbul Türkçesi’ni kullanmış, halkın anlayabileceği bir dil ve anlatım benimsemiştir. Eşi ve Çocukları 1964 yılında Ayşe Hanım ile evlenmiştir. Ayşe Hanım, bir dönem Kastamonu Milletvekilliği yapmış olan İsmail Hakkı Yılanoğlu’nun kızıdır. Nikâh şahitliğini Alparslan Türkeş yapmıştır. Aybala Tuğba, Emrah Melikşah adında iki çocuğu bulunmaktadır. Şiirleri Yalnızlık 1962Duvak 1971Seninle 1986Harman 2000Bir Gün Baksam Ki GelmişsinSen Sen Sen Gezi Eserleri Üsküp’ten Kosova’ya 1979Türkistan Türkistan 1986 İnceleme Eserleri Şiirimizde Ana 1976Sivas’a Şiir 1973Âşık Veysel 1986ElçibeyMehmet Akif’te Çağdaş Türkiye İdeali 1990Sözün Doğrusu 1-2 2002Sevgi MektuplarıGidenlerin ArdındanArif Nihat Asya İhtişamı Anı Eserleri UnutamadıklarımGönlümdekiler ve ÖtekilerHatırladıklarım Kaynakça Erişim 13. 03. 2021 Erişim 13. 03. 2021 Erişim 13. 03. 2021 Erişim 13. 03. 2021 Erişim 13. 03. 2021 Erişim 13. 03. 2021 Erişim 13. 03. 2021 Erişim 13. 03. 2021 Erişim 13. 03. 2021 ANALAR Garibin anası pencerelerdenYanık türkülerle yollara bakarİncecik yüzünde her akşam üstüÇizgi çizgi nokta nokta bir efkar. Fakirin anası her sabah sessizAğlar çocuğunun aç çıplak durduğunaElleri koynunda kalır çaresizBin pişman doğduğuna,doğurduğuna. Mahkumun anası susar konuşmazSuçu kendisinde insanlardan aydınlıklardanDuvarlara bile baksa utanır. Açılsa üstüm biraz,duyar da gece yarısıKalkar yatağından gelirBir mübarek el usanır yorganıma usulcaBilirim anamın elidir. Bir merhamet bir sıcaklık bir gururYavrum diyen sesindeVe huzurun günde beş vakit nabzı vururBeyaz tülbentinde,seccadesinde. Karımın anası anama benzerÖylesine yakın duygulu sözü bir,yayla gözesi kadar berrakOturtacak yer bulamaz çıkıp yanına gidinceYüreği destanlar gibi sımsıcak. Ve alnım açıksa,başım dikseDirliğimiz varsa,mutluysamYüzüme gülüyorsa böyle bu beyaz zambak gibi pırıl pırılsa yavrumVe yavrumsa herşeyi bana sevdiren bir birBu mutluluk bu düzen bu bitmeyen aydınlıkAnasının yüzü suyu hürmetinedir. Yavuz Bülent Bakiler LİSELİ KIZ Benim de bir zamanlar sevdiğim vardıBeyaz dantel yakalı liseli bir bahçelerde, yaylalarda yeşerenAl karanfiller gibiydi aşkımız… Gülünce içimde rengârenk güzel,Güller açılırdı bilirsiniz ya yıldızsız siyahGeceler gibiydi gözleri. Bir mermer çeşmeden akan su gibi,Geçip gidiyordu bize yaşıyorduk kendi kaderimiziBütün yaratılkardan yuvada bekleşen sabırsız, küçükSerçeler gibiydik ikimiz. Gözleri konuşurdu susunca, mahzunSeni seviyorum’ gurbetten, hasretten yanaSıcak türküler söylerdi… Üstelik bir ceylan gibi sebepsizÜrkek halleri deyince oturup sessizÇocuklar gibi ağlardı. Bilmiyorum simdi kaç yıl, kaç mevsimİçli mektuplar yan yana yürür, beraber otururdukAma konuşamazdık. Ben görmedim şimdi öyle diyorlarBüyümüş artık liseli kız, gelin olmuş…Unuttum her şeyi diyormuşVe her gece rüyâsını nur topu kadar güzelsarışın çocukları süslüyormuş. Görsem çocularını şimdi diyorumBakamam yüzlerine çaresizBana bakar çocuklar gözlerinden tanırımBiliyorum, hiç birşey bilmezler amaBakamam, utanırım Yavuz Bülent Bakiler AĞGÜL Ağgül’üm şimdi Sivas’taSerin rüzgârlar eser…Rüzgârlar alıp gider ümitlerimiÜmitlerim gitti gider Ağgül’üm şimdi Sivas’ta sessiz, sedasızBoy verir ince serviler…Sallanır bütün dalları garip sızılar içindeUzaklardan el eder… Ağgül’üm şimdi uzakta, çok uzaklardaKadınlar, kızlar, gelinler…bir yandan iş görür; bir yandan duyulmamışSıcak türküler söyler… Ve şimdi yollardan bilirsin inim inimKağnılar gelir geçer… Düşer yollara köylüler kağnıların ardındanGarip, perişan, derbeder… Bir gariplik çöker gönlüme birden bireYollarda yolcular birer ikişerOy benim garip başım! ..Oy garip gönlüm! ..Gayri her akşam yüreğim, yaylı tamburlar gibiİnim inim iniler… Ağgül’üm şimdi Sivas’ta içli türküler içli türkülerde sen varsın…Her köşe başında ürkek bir gölge gibiKarşıma sen çıkarsın. Konuş Ağgül’üm derim ağızsız, dilsizSelviler gibi susarsınAğgül’üm şimdi Sivas’taSerin rüzgârlar eser…Rüzgârlar alıp gider ümitlerimiÜmitlerim gitti gider. Yavuz Bülent Bakiler Resim Nerde tasa duymadan yaşadığım o günlerBereketin nerde Rabbim, rahmetin nerdeÇavdar ekmeği yenen kerpiç evlerdeSorulan ben duymaz çilesini tütmeyen ocaklarınTanrım ne olursun yüzümüze sokaklarda dilenciler aç çıplakYorulan ben bir damla yağmur, kavrulur toprakVe çıplak ayaklar basamaz susuzluktan şerha şerha bin kere Yarılan ben bütün yetimlerin yüreği bende sızlarAğlar içimde her akşam isimsiz anasızlarOyuncaksız, salıncaksız, kucaksız çocuklaraSarılan ben karanlıklar üzerimizdenÖlüm kol gezer her kurşunlar sıkılır uzak köylerdeVurulan ben yükselir sonra minarelerdenBütün camilerde sabır, el-pençe divan varır alınlar, Kur’an okunurDurulan ben olurum Yavuz Bülent Bakiler SANA GELDİM MEVLANA Sana geldim Mevlana…Düştüm yollara Fatiha’larlaÖnümde yemyeşil ışıktan bir izYıkanmış yaprak gibi tertemiz Sana geldim Mevlana…Herşey öylesine mağrur,sessiz,tertemizGeçmiş asırlardan beri tertemizBir el dokundurursam sandukalaraUyanır Horasan erleri Sana geldim Mevlana…Divan durdum önünde, duygulu, sessizİçimde ne hasret, ne gül, ne bülbülŞimdi ezan nur alem, nur Konyaİşte sabır, işte aşk, işte tevekkülSen bilirsin Mevlana… Sana geldim Mevlana…Ayet ayet İslam,nakış nakış TürkBir türbe içinde ne güzel manaSerin bir rüzgarla çok uzaklardanSana geldim Mevlana… Yavuz Bülent Bakiler BEN SARHOŞ DEĞİLİM KORKMA Söylenenlere inanmaBen sarhoş değilim korkma diyorumBir mum gibi tek başına karanlıklarda yanmaUzaklardan çıkıp geldi aç kapıları artıkOdalara saklanma. Ben sarhoş değilim, korkma, diyorumBeni böyle ağlatan yüreğimdeki gögsüme düşmüşse, sallanıyorsamYorgunluğumdandır. Ben sarhoş değilim, korkma, diyorumBir varmış, bir yokmuş gibiyim gel bağışla, utandır beni artıkSensiz yapamıyorum inan ki. Ben sarhoş değilim, korkma, diyorumDökemiyorsam eğer içimi bir birKonuşamıyorsam, susuyorsam, gidemiyorsamSeni sevdiğim içindir. Ben sarhoş değilim, korkma, diyorumBeni böyle yapayalnız bırakıp kaçmaYa gel tut ellerimden geceye karşıYa hiç kapıları açmaBeni böyle yapayalnız bırakıp kaçmaBen sarhoş değilim, korkma, diyorum. Yavuz Bülent Bakiler SENİ YAZDIM EBEM KUŞAKLARINA seni yaşadıktan sonra anladımbana sensin mahşer nuru, kol-kanatiçimde şahlanıp duran huysuz atdizginsiz gemsiz değil! unuttum gözyaşı döken kadınıördüm gerçek aşkın ruh mihrabınıbir yay gibi gerdim göğe adınıgönül kubbem artık alemsiz değil! benim neme gerek yıldız, dolunayrahatlığa paydos, çileye hayhayne kuştüyü yatak ne ruhsuz saraygünlerim İbrahim Etem’siz değil! açılın açılın kalabalıklariçerim zemheri, dışarım baharbir alev halinde geçtiğim yollarHallac-ı Mansur’suz, Keremsiz değil! uzakların daha uzaklarınabüyük zaferlerin nur tabakalarınaseni yazdım ebemkuşaklarınaellerim çaresiz, kalemsiz değil! Yavuz Bülent Bakiler EMİNE BACI Ben Numanlar Köyü’nden Emine BacıYaşım belki doksanbir,belki ayaklarım buğdaylar kadar temizYaz gelince dibeklerde çaresizDövülen benim benim,benim! Benim şimdi harmanlarda savrulanKara topraklarda buğu,yetim ocaklarda dumanSeferberlik yıllarından beri dul kalanGelinim,gelinim,gelinim!… Ben Numanlar Köyü’nden Emine BacıÜrüzgarın erittiği karlara söner odamda geceleri yanan mumYüreğime bir ses verin diyorumİnim inim,inim inim!… Ben Numanlar Köyü’nden Emine Bacı !Tadım tuzum yok gayrı,ağzımda dilim acıVarıp hangi doktordan alsam ilacıBen kim,doktor kim,ben kim?… Beni böyle ilmek ilmek dokuyup saran ağrıBiliyorum gayrı,ölüme çağrıKuru dallar gibi Allah’a doğruUzar beş vakit ellerim,ellerim,ellerim! Ben Numanlar Köyü’nden Emine BacıÜzerime dağlar gibi çile gelir deYa sabır çekerim evvel emirdeBir kuru canım var çok şükür bir deBir yatak bir yorgan bir yatak bir yorgan bir kilim… Yavuz Bülent Bakiler Eserleri ŞiirYalnızlık, 1962Duvak, 1971Seninle, 1986Harman, 2003Bir Gün Baksam Ki Gelmişsin Gezi notlarıÜsküp’ten Kosova’ya 1979Türkistan Türkistan 1986 İncelemeŞiirimizde Ana 1976Tabuları YıkmakSivas’a Şiir 1973Âşık Veysel 1986ElçibeyMehmet Akif’te Çağdaş Türkiye İdeali 1990Sözün Doğrusu 1-2 2002Sevgi MektuplarıGidenlerin ArdındanArif Nihat Asya İhtişamı AnıUnutamadıklarımGönlümdekiler ve ÖtekilerHatırladıklarım En Güzel ve Kısa Yavuz Bülent Bakiler Şiirleri Yavuz Bülent Bakiler 23 Nisan 1936 yılında Sivas’ta dünyaya geldi. Üniversite eğitimini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde tamamladı. Bir süre gazetede çalıştıktan sonra TRT Ankara Radyosunda programlar hazırladı ve sundu. Avukatlık mesleği de yapan Bakiler sanata da yöneldi. Lise çağlarında yazdığı şiirler birçok dergide ve gazetede yayımlandı. Özellikle "Gözlerin İstanbul Oluyor Birden" şiiriyle tanındı. Bu içeriğimizde en güzel ve kısa Yavuz Bülent Bakiler şiirlerini derledik. 1. Gözlerin İstanbul Oluyor Birden 2. Bir Gün Baksam Ki Gelmişsin 3. Sen Sen Sen 4. Sivas'ta Yoksul Çocuklar 5. Farkında mısın? 6. Anadolu 7. A... 8. Çaresiz 9. Türkiyem, Anayurdum, Sebebim, Çarem! 10. Soru 11. Yağmur Güzeli 12. Çile 13. Benim 14. İsimsiz Şiir 15. Orda Bir Çocuk... Burda Ben Yavuz Bülent Bakiler Şiirleri; 1. Gözlerin İstanbul Oluyor Birden Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik, Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden. Martılar konuyor omuzlarıma, Gözlerin İstanbul oluyor birden. Akşamlardan, gecelerden, senden uzağım Şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen Durgun sular gibi azalacağım Bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen. Şarkılarla geleceksin, duygulu, ince Yalnız gözlerime bak diyeceksin. Ellerim usulca ellerine değince Kaybolup gideceksin Bir elim seni çizecek bütün pencerelere Bir elim seni silecek. Kalbim Ebemkuşağı; günde bin kere Senin için yeni baştan can kesilecek. Ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde Sonra seni kaybetmek hemen her yerde Ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak Yapayalnız kalmak iskelelerde. Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik, Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden. Martılar konuyor omuzlarıma, Gözlerin İstanbul oluyor birden. 2. Bir Gün Baksam Ki Gelmişsin Bir gün baksam ki gelmişsin.. Bir güvercin gibi yorgun uzaklardan yar. Gözlerinde bir bitmez,bir tükenmez güzellik Saçlarında ilkbahar.. Bir gün baksam ki gelmişsin.. Gülüşünde taze serin bir rüzgar Ellerin yine eskisi kadar güzel Çiçek açmış dokunduğun bütün kapılar.. Bir gün baksam ki gelmişsin.. Hasretin içimde sonsuzluk kadar. Şaşırmış kalmışım birdenbire çaresiz. Dökülmüş yüreğime gökyüzünden yıldızlar. Bir gün baksam ki gelmişsin.. Ne yüzünde bir gölge,ne dilinde sitem var. Tozlu pabuçlarını gözlerime sürmüşüm Benim olmuş dünyalar... 3. Sen Sen Sen Bir dağbaşı yalnızlığı yaşıyorum yeniden., Dağbaşı yalnızlığı ölümden beter. Hiç kimse aramasa sormasa beni Sen gelsen yeter.. Huzur ellerinin güzelliğidir. Gözlerin karşımda mutluluk denizi. Her sabah soframızda ekmeğimizi Sen bölsen yeter.. Yüreğim seninle yaylalar kadar serin Ne bir çizgi hasret, ne bir nokta gam Yayla dumanı gibi gözlerime her akşam Sen dolsan yeter.. Bende çaresizlik sonsuz kördüğüm. Bende sabır sende naz.. Gündüzünden vazgeçtim düşümde biraz Bir yüz görümlüğü sen olsan yeter.. Duymasa da hiç kimse şâir gönlümün, Sende karar kıldığını... Ve içimin şerha şerha yarıldığını, Sen bilsen yeter.. Bir gün duysan bittiğimi, tükendiğimi.. Çıkıp gelsen uzaklardan korkulu ürkek.. Bir incecik dal gibi üzerime titreyerek, Eğilsen yeter........... 4. Sivas'ta Yoksul Çocuklar Sivas'ta Ulu Camii avlusunda çocuklar Yalvaran gözlerle etrafa baka baka Açıyorlar küçük esmer avuçlarını -Emmilerim sadaka! Emmilerim sadaka! Hükümet konağının yanında biri Bir kemik kalmış bir deri... 'Boya cila yimbeş,boya cila yimbeş' diye ağlıyor Ve daha fırça bile tutamıyor elleri. Garipler Pazarı'nda körpe çocuklar Yorgunluktan güzelim yüzleri al al... Öldüren bir çığlık dudaklarında -Boş hamal!boş hamal!boş hamal! Nane satan su satan yetim çocuklar Şarkı söyleyemediler güneşe aya... Biliyorum ne masal dinlemeye doydular Ne oyun oynamaya... Bezirci'de,Yüceyurt'ta Altıntabak'ta... Çocuklar var incecik yüzleri nurdan Ama toz toprak içinde elleri ayakları Oyuncakları çamurdan... Ve günahkar çocuklar,suçlu çocuklar Mahkeme salonunda bakarım dizi dizi Bu suç bizim suçumuz,bu günah bizim Affedin bizi. Gökteki yıldızlar kadar sayısız Ah yurdumun kimsesiz ve yoksul çocukları Anladım farkınız yok koparılmış başaktan! Alın bu gözleri benden,alın bu yüreği artık Utanıyorum yaşamaktan. 5. Farkında mısın? Anneciğim bilmem farkında mısın? Söylenmemiş en mübarek en aziz Duygularla çepe çevre çaresiz Sana yöneldiğimin farkında mısın? Demeden yakın ırak Bulutlarla savrulup, ırmaklarla akarak Sana 'Anne' diyen dilleri kıskanarak Kapına geldiğimin farkında mısın? Bütün anneleri düşündüm tek tek Sensin benim için en güzel örnek Seni dinleyerek, seni severek Nasıl yüceldiğimin farkında mısın? Seni göremedim diye bu bahar İçimde bin türlü duygunun isyanı var Turnaların gökyüzünü sevdiği kadar Seni sevdiğimin farkında mısın? 6. Anadolu Ben Anadoluyum... Yıllar yılı susuz kaldım, yıllar yılı aç... Şükrederek, kalktığım sofralarımda Ya soğan ekmek olur, yahut bulamaç. Hastalarım ölüm yataklarında Ne doktor yüzü gördüm, ne ilaç. Zaman zaman nankör çıktı büyütüp okuttuğum, Gölge vermedi çok kere diktiğim ağaç... Devlet denince hep vergi geldi aklıma Jandarma deyince kırbaç... En gümrah ırmaklarım boşuna akıp gitti Üç beş adım ötesinde toprağım vardı kıraç. Gittim, yiğitçe döğüştüm gazâ meydanlarında Ne tak-ı zaferler istedim, ne taç... Savaşta çiğnetmedim hilâli düşmanlara Barışta düştü üstüme gölge gölge haç... Yolsuz, okulsuz köylerim, kasabalarım hâlâ Alın terine muhtaç... Ben Anadoluyum, acılı, mahzun; Bende bitmez tükenmez dert kulaç kulaç... 7. A... Geceler kurşun gibi iner üstüme birden Hayalin çıkıp gelir uzaklardan karşıma Sonra yüreğimi bir kara sevda tutar Ama sen duymazsın duyduğumu A... Ne bir türkü söylersin gizlice ağlayarak Ne bir akşam içinde bir yara göz göz açar. Ne efkar basar seni akşamları ansızın Ne uykuların kaçar. Konuşsam bir türlü, sussam bir türlü Yıllar yılı yüreğimde büyüyen sırsın Bir sigara dumanına uzanır gibi usulca Dokunsam saçlarına, kırılırsın. Kaçtım şehir şehir çok uzaklara Boşuna gurbet acısı tattım. Oyalandım durdum seni unutmak için Kendimi boşuna aldattım. Anladım faydası yok uzak kalmanın artık Seni kader çizgisiyle alnıma yazan haktır. Unutmak ne mümkün gözlerinin rengini, Seni çılgın gibi sevmek yaşamaktır. Bir serin rüzgarsın yüzüme vuran Yüreğimi yakan bir avuç korsun. Gökler biliyor sevdamı, taş duvarlar biliyor Sen bilmiyorsun. 8. Çaresiz ah bilsen bir bilsen duyduklarımı sanki bir dağ ağırlığı kalkacak üzerimden ve nehirler boşalacak bir anda içerimden sakın bilme... anlatsan duyarım bütün güzellikleri erir dağlarımın başındaki kar sussan içerimde kıyamet kopar sakın konuşma... ha küreğe mahkum olmak prangaya vurulmak ha görmemek gözlerini, ikisi de bir bütün kördüğümleri çözecek gözlerindir sakın bakma... bir haberin gelse iki satırlık yüreğim birdenbire kanatlanır yücelir bir martı gibi çıkar kapına gelir sakın yazma... çıkıp gittiğinden beri, sessiz sedasız başıboş kalan esir, zindanda yatan hürüm dönmezsen çaresiz kalır ölürüm sakın gelme... işte dağlar, taşlar şahidim olsun yüzüme bakma, konuşma, yazma istemiyorum dipsiz karanlıklara bağırıp duruyorum sakın işitme... 9. Türkiyem, Anayurdum, Sebebim, Çarem! Ben, kağnılarla yaylılarla büyüdüm geldim Çocuk yüreğimi yakan türküler dinleye dinleye. Mahzun kağnılarla, nazlı yaylılarınla Ve tozlu yollarınla sevdim seni Türkiye! O tezek topladığım kırlar, yaylalar... Başına oturduğum, yemek yediğim atandır. Türkiye'm, anayurdum, sebebim, çarem... Taşına toprağına vurgunluğum bundandır... Akşam karanlığıyla başlardı kurbağalar Susar gökyüzü kadar, dinlerdim biteviye. Gecemi besteleyen cırcır böceklerinle. Kurbağa seslerinle sevdim seni Türkiye! Bir Peygamber sofrasıydı soframız Biraz tandır ekmeği, biraz çökelik... Yoksulluğunla da bağlandım kaldım sana Mecnunlar gibi üstelik. Yağmurlar başlayınca, odalarımız damlardı Dizlerini döve döve ağlardı anam. Şimdi kırkikindiler boyunca sırılsıklam Küçük kerpiç evlerin çıkmaz aklımdan! Türkiye'm! Hasretim! Kınalı türküm! .. İçiçe güzellik, uç uca kahır Yüreğimi bin parçaya bölseler Her parçası yine seni çağrışır. 10. Soru Ellerin neden soğuk,üşümüş müsün? Gerçek misin,düş müsün? Kar mı yağdı sokaklara,rüzgar mı esti? Üşümüş müsün? Odaları bir büyük sessizlik almış Anladım ki artık her şey masalmış. Dudakların açık kalmış. Gülmüş müsün? Neden yatıyorsun böyle upuzun Gözlerin neden dalgın,yüzün neden öyle mahzun Bir bilinmez yerinde uykumuzun Ölmüş müsün? 11. Yağmur Güzeli Yağmurlar yağmıyor mu inceden ince Rüzgarlar esmiyor mu serince Bir sigara yakıyorum efkarlanarak Çıkıp karşıma sen geliyorsun Saçların ıslanmış oluyor “Gel” diyorum duymuyorsun beni bir türlü Seni böyle hayal meyal yaşamak çok zor Uzanıp tutsam diyorum incecik ellerinden Ellerim boşlukta kalıyor. Bir gün çıkıp gideceksin Sonra arkandan yine ince bir yağmur yağacak Cadde cadde,sokak sokak Sayıklar gibi dolaşıp seni arayacağım Beni bir köşe başında ağlıyor bulacaklar. Saklamak zor olacak,çaresiz kalacağım Seni sevdiğimi anlayacaklar. Üstüme yağmurlar yağacak İnce bir dal gibi birden kopup kırılacağım Kaldırım taşlarında sıcaklığım kalacak Kahrolacağım. Bu şiiri yağmur yağarken yazdım Ezanlar okunuyordu minarelerden Seni düşünmeseydim yağmurlu havalarda Sokaklara çıkmayı göze almazdım. Melul mahzun dolaşmazdım akşam karanlığında, Duraklarda yapayalnız kalmazdım. Yağmurlar yağmıyor mu inceden ince Rüzgarlar esmiyor mu serince Bir sigara yakıyorum efkarlanarak Çıkıp karşıma sen geliyorsun Saçların ıslanmış oluyor “Gel” diyorum duymuyorsun beni bir türlü Seni böyle hayal meyal yaşamak çok zor Uzanıp tutsam diyorum incecik ellerinden Ellerim boşlukta kalıyor. 12. Çile Bu şehrin sokaklarında her akşam yorgun Sarışın kızlar dolaşır. İsimleri teker teker benim üstüme çıkar Sevdasını başkaları paylaşır. Bu şehrin evlerinde esmer kadınlar oturur. Ateş böcekleri gibi geceye karşı gerinir. Başka delikanlılar uzanır yanlarına, Elalem beni bilir. Bilmiyorum, görmedim, duymadım, tanımadım Bu sarışın kızlar kim, bu esmer kadınlar kim? Birgün bu rezil şehrin rezil sokaklarına Elveda diyeceğim. 13. Benim Ve büyür gözlerimde güvercin güzelliğin Sonra bıkıp usanmadan sabahlara dek Biri durur kapında korkulu ürkek... O duran benim. Bir gölge gibi düştüm ardına yıllardan beri Sordum seni şehir şehir Şimdi her gece yarısı rüzgâr değildir Pencerene vuran benim. Bir gün bölerse uykunu bir saat çıngırağı Birdenbire yatağından kalkıp oturma Öyle korkulu gözlerle etrafına bakınma Saatleri kuran benim. Senin bir suçun yok kabahat bende Bitsin bu kıskançlık gayrı diyerek, Boy verdiğin aynaları istemeyerek Tekrar tekrar kıran benim. Bir ceylan gibi durma artık gecenin ortasında Ceylan gibi bakma oraya Seni bir beyaz duvağa, altın halkaya... Duyuran benim. Kolay kolay unutulmaz adına yaktığım türküler Kapanmaz yüreğime açtığın yara. Her akşam saçlarını karanlıklara... Savuran benim. 14. İsimsiz Şiir Üstüme lapa lapa kar yağıyordu yeniden Yeniden yüreğim beyaz bir lale Berrak sular, ışıklar, çiçekler, renkler Yeniden karşımda birer şelale Artık benim için ne ekmek, ne su Sağımda, solumda vehim ordusu. Ve hep onu, bulamamak korkusu Soyundum yeniden büyük melale. Bana alev gibi bir şeyler yazdı Sanki baştan başa şiirdi, nazdı... Kırk yıl bile düşünsem olmazdı Gelmezdi bu sevda akla, hayale. Bitmiş tükenmiştim, efkarım çoktu Salkım söğütlerden bir farkım yoktu Yar beni yeni bir yarışa soktu Şu halime bir bakın deli-divane! Gönlüm nakış nakış renkli bir kilim Bir kınalı-güzel türküdür dilim Yeminle anlatsam kim inanır kim İçine düştüğüm bu çılgın hale. Karışıp gitsem mi ebabillere Adını versem mi karanfillere Seslenip dursam mı sahillere lale! lale! lale! 15. Orda Bir Çocuk... Burda Ben Bir ana gülümserken yorgun ve güzel Yüreği müjdelerle tüy gibi hafiflerken, Orda, bir çocuk doğar sımsıcak dünyamıza Burda ben... Dal nasıl, yaprak nasıl, ekin nasıl büyürse Toprak nasıl uyanırsa bir incecik yağmurdan Orda bir çocuk büyür yumak yumak bir nurdan, Burda ben... Koştuğu, atladığı, durduğu, uzandığı, Düşüp kaldığı yerlerde gözbebeğim var. Orda, toz-toprak içinde bir çocuk ağlar, Burda ben... Ne oyun oynamak ister, ne uyku ne su, Ne elişi resimleri gönlünü alır. Orda, bir uzak evde bir çocuk yetim kalır, Burda ben... Dokunsam, martı gibi uçup gidecek sanki, Solgun yüzlü bir avuç kar. Orda, bir gece yarısı, bir hasta çocuk sayıklar, Burda ben... Birden bire uyanır bir ana uykusundan, Sapsarı bir korkuyla bakakalır nefessiz. Orda, sabaha karşı bir çocuk ölür sessiz, Burda ben...

yavuz bülent bakiler aşk şiirleri