yavuz sultan selim aşk hikayesi

Tam Kavuşacakken. Osmanlı sultanları içinde müstesna bir yeri olan Yavuz Sultan Selim, tarihin en büyük cihangirlerinden biridir. Rodos Adasının fethini tavsiye edenlere, “Ben dünyayı fethetmek istiyorum, siz beni bu kaşık suda boğmak istiyorsunuz”; kendisine dünya haritası gösterildiği zaman da, “Dünya bir padişaha yetecek kadar geniş değilmiş” cevabını Yavuz Sultan Selim’in Şehzâdelik Dönemi (1487-1512) ları çevresinde aşk ve entrikanın hâkim olduğu romanda, yazarın . ver mek istediği herhangi bir mesaj yoktur. 38. Hikayesi Yavuz Sultan Selim daha Yavuz olmadan şehzade Selim iken santranç oyununa merak salar ve bir hayli gelişme sağlar. Aynı dönemlerde de İran da bu oyun bir salgın gibi yayılmaktadır. Şehzade Selim işi gücü bırakıp çapulcu giyimiyle bir derviş şekline bürünerek tebdil-i kıyafet İran a varır. Bir handa oynamaya İlk Türk İslam halifesi ve 9. Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim’in hayatı, dev bir prodüksiyonla beyazperdeye taşınıyor. Yapımcılığını CY Medya adına Halit Arabacı'nın üstlendiği 'Yavuz: Adaletin Kılıcı' adlı projenin ilk tanıtım filmi yayınlanırken filmin 2023'te vizyona girmesi planlanıyor. İşte detayları YavuzSultan Selim'in sirpençe hikayesi Sirpençe, Osmanlı padişahlarından olan Yavuz Sultan Selim'in ölümüne sebep olmasıyla bilinmektedir. Şirpençe Site De Rencontre Sans Inscription Et Gratuit. YAVUZ SULTAN SELİM VE HİZMETÇİ KIZIN HİKAYESİYavuz Sultan Selim, Mısır kölemenlerine karşı merci dabık zaferini kazandiktan sonra şama gelerek orada kışı geçirir. Misafir kaldıği bir konakta kendisine oda hizmetçisi olarak genç ve güzel bır kız görevlendirilir. Bu kız aynı zamanda şairdir. Yavuz' a hizmet ederken, yakışıklı ve cazip bir erkek olan padişaha aşık olur. Peki Yavuz Sultan Selim Han gibi sert bir padişaha bu kızcağız aşkını nasıl itiraf etsin? Kızcağaz nihayet şu çareye baş vurur; Yavuz'un yatağının kurulduğu duvarın üzerine AŞIK OLAN NEYLESİN? diye bir yazı yazar. Yavuz Sultan Selim Han gece yatağına girerken duvardaki yazıyı okur ve tebessüm ederek yazının altına DERDİ NEYSE SÖYLESİN diye karşılık verir. Hizmetçi kız sabah bu mısrayı okuyunca sevinerek; YA KORKARSA NEYLESİN? diye bir mısra daha ekler. Bu mısra Yavuz Sultan Selimin hoşuna gider ve HİÇ KORKMASIN SOYLESİN diye yazarak kıtayı tamamlar. Güzel kız bu mısrayı da okuyunca sevincinden deliye döner, çünkü bir cihan padişahı tarafından aşkı kabul edilmiştir. O akşam en güzel elbisesini giyerek Yavuz Sultan Selim Han'ın odasına girer, fakat heyecandan her tarafı tir tir titrer. Yavuz o şahin gözlerini bu güzel kıza dikmiş bakar. Bir iki adım attıktan sonra fazla heyecandan kalbi durur ve Yavuz'un önüne boylu boyunca yere uzanır. Yavuz, kızcağazı kucağına alır fakat şair kız ölmüştür. Bu kıza Şamda güzel bir mezar yaptırtan Yavuz, daha sonra mısır seferine çıkar........... Geri YAVUZ SULTAN SELİM VE HİZMETÇİ KIZIN HİKAYESİ tarafından ercan 25 Tem. 2009 - 911vayyy be böyle aşklarda var ama kalmadı bu devirde güzel bir hikaye paylaşım için tşk nazlıercanForumun AşığıMesaj Sayısı 734Tecrübe Puanı 6057Aktiflik - Beğenilirlik 6Kayıt tarihi 23/07/09Yaş 34Nerden Batman Similar topicsBu forumun müsaadesi varBu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Yavuz Sultan Selim'e aşık olan cariyenin hikayesi iki farklı şekilde anlatılmaktadır. Birinci hikayede cariyenin bir Türkmen kızı olduğundan bahsedilirken diğer hikayede cariyenin Mısırlı olduğu söylenir. Ancak hikayenin anlatılış biçimi ikisinde de aynıdır. Cihan padişahı ile cariyenin hikayesi şu şekilde gerçekleşir! Yavuz Sultan Selim Han Mısırı fethettikten sonra bir süre daha orada kalır. Bu süre zarfında da bir cariye cihan padişahının çadırını temizler ve gündelik işlerini yaparmış. Birgün bu cariye bir şekilde cihan padişahı Yavuz Sultan Selim'i görür ve ona aşık olur. Cariyenin aşkı gün geçtikçe artar ve bu durumu padişaha bildirmeye karar verir. Cariye hem padişahtan korkar hemde nasıl bu durumu açıklayacağını bilemez bir halde küçük bir not yazıp yatağına bırakmaya karar verir. Not kağıdında şu ifade yazmaktadır; "Derdi olan neylesin?". Cihan padişahı akşam yatağında not kağıdını görür ve okur. Kağıdın arka tarafına da şu ifadeleri yazar; "Derdi neyse söylesin!". Sabah heyecanla bıraktığı not kağıdını arayan cariye bıraktığı yerde kağıdı bulur. Heyecanla not kağıdına bakan cariye padişahın yazdığı ifadeyi okur. Kendi yazdığı cümlenin altına tekrar "Korkuyorsa neylesin?" yazar ve not kağıdını aynı yere bırakır. Aynı günün akşamında Yavuz Sultan Selim kağıdı alır ve cariyenin notunu okur. Padişah'da kendi yazdığı ifadenin altına cevaben "Hiç korkmasın söylesin!" yazar ve yatağın üzerine bırakır. Ertesi gün cariye not kağıdını okur ve bütün cesaretini toplayarak padişahla konuşmaya karar verir. Gündelik işlerini bitirdikten sonra padişah gelene kadar çadırda bekler. Padişah yanındakilerle birlikte çadırına döndüğünde cariyenin kendisini beklediğini görür. Cariye de hemen ayağa kalkarak temenna durur. Cihan padişahı cariyeye yönelerek "Buyrun, sizi dinliyorum." der. Cariyeyi bir heyecan basar ve titreyen ellerini saklamaya çalışır. Tekrar cesaretini toplayan cariye "Efendim..." der bir süre duraklar, "Cariyeniz..." dedikten sonra cümlesine devam edemez ve olduğu yere yığılır. Aşkını dile getiremeden ruhunu teslim eden cariyenin bu durumu Cihan padişahını oldukça derinden etkiler ve göz yaşlarını tutamaz. Yavuz Sultan Selim Han göz yaşlarını sildikten sonra etrafındakilere "Gerçek aşkı şu cariyeden öğrenin. Zira âşık, mâşukunun yolunda olur ve o yolda ölür." der. Yavuz Sultan Selim Han, Mısır’ı fethedince bir süre orada kalır. Bu kalış idareyi ele alıp, hakimiyeti yerleştirmek için elzemdir. Bu süre zarfında kendisi için kurulan otağda konaklar. Otağ şehrin muhkem bir mevkiinde, ağaçlıklı ve serin bir yerde kurulmuştur. Otağın temizlik işlerine bakan Mısırlı bir cariye vardır ki Yavuz Sultan Selim Han sabah çıkınca, gelir, akşama kadar otağı temizler ve gider. Akşam olunca da Yavuz Selim Han otağına döner. Cariye, nasıl olduysa birkaç defa Yavuz Sultan Selim Han’ı görür ve ona aşık olur. Lakin umutsuz bir aşktır onun kisi. Zira bir tarafta koskoca cihan padişahı halife-i rüy-ı zemin, diğer tarafta basit bir cariye… Fakat cariyenin aşkı dayanılmaz boyutlara ulaşıp da kalbine sığmaz hale gelince, ne yapacağını bilemez halde halifeye açılmaya karar verir. Karar verir vermesine ama aradaki uçurum onu verdiği kararı uygulama konusunda bir karar kılar. Bir yandan aşkının dayanılmaz baskısı, diğer yandan aradaki devasa farkın kendini engellemesi arasında bocalayan cariye halifenin karşısına çıkma cesaretini kendinde bulamadığından, yazıyla ilan-ı aşk etmeye karar verir. Ve üç kelimelik bir not yazarak halife hazretlerinin başını koyduğu yastığın altina görünecek şekilde bırakır. Notta sadece üç kelime yazılıdır “Derdi olan neylesin?” Akşam çadırına gelip de yastığın ucunda küçük bir kağıt parçası bulan Yavuz Sultan Selim Han, kağıdı okuyunca bu notu yazanın, çadırını süpüren cariye olduğunu anlar. Hemen notun altına, cevabını yazar ve “Derdi neyse söylesin.” Kağıdı aynı yere bırakır. Sabah olunca da çıkıp gider. Cariye temizlik için çadıra geldiğinde ilk iş kağıdı arar kâğıdı bıraktığı yerde duruyor bulur. Kalbi deli gibi çarpmaktadır. Büyük bir heyecanla, kaparcasına kağıdı alıp okuduğunda heyecanı bir kat daha artar. Halifenin cevabından cesaretlenen cariye kağıdı çevirip dünkü notunun altına şu notu ekler; “Korkuyorsa neylesin?” Akşam olur. Halife çadıra döner. Kağıdı okur ve cevabı yazar “Hiç korkmasın söylesin.” Sabah bu cevabı okuyan cariye artık kararını vermiştir Aşkını bu akşam halifeye söyleyecektir. Ne olacaksa olsun artık. O gün temizliği bitirdiği halde gitmeyip halifeyi beklemeye başlar. Yavuz Sultan Selim Han akşam çadıra dönünce cariyeyi kendisini bekler bulur. Cariye, halifeyi görünce hemen ayağa kalkıp temenna durur. Yavuz Selim Han “Buyurunuz, sizi dinliyorum” deyince, cariye tüm cesaretini toplamaya çalışırken, titreyen ellerini gizlemek için elleriyle dirseklerini tutarak kollarını kavuşturur. Heyecandan yüzü kıpkırmızı olmuştur. Kalbi yerinden fırlarcasına atarken, titrek ve mahcup bir sesle, “Efendim..” der “Cariyeniz… Size…” ve cümlesini tamamlayamadan yığılıp kalır. Kalbine sığmayan aşkını söyleyemeden ruhunu teslim eden cariyenin, bu tertemiz aşkı karşısında koca halife, celadetli Yavuz Sultan Selim Han, yanaklarından süzülen yaşları silerken etrafındakilere der ki; “Gerçek aşkı şu cariyeden öğrenin. Zira aşık, maşukunun yolunda olur ve o yolda ölür.” Yavuz Sultan Selim ve gerçek aşk Bu hikaye Yusuf DURUnun “Bin Akçeye Bir Söz” isimli kitabından tanıtım amaçlı bir alıntıdır. Yavuz Sultan Selim Han Sözleri sayfamızda Padişah Yavuz Sultanın meşhur sözlerini bulabilir ve facebook, twitter, whatsapp üzerinden tüm sevdiklerinizle ücretsiz bir şekilde Sultan Selim Han SözleriİçindekilerYavuz Sultan Selim Han SözleriGönül ister ki, Afrika’nın kuzeyinden Endülüs’e çıkayım ve sonra Balkanlar üzerinden tekrar İstanbul’a döneyim! Mısır’ın Fethi’nden sonra, 10 Eylül 1517’de Kâhire’den İstanbul’a dönerken.Mısır’ı aldık, lâkin Sinan Paşa’yı kaybettik!.. Memlük Fedâîleri’nin Sultan Selim’i öldürüp savaşı kazanabilecekleri planlarından haberdar olması üzerine Sinan Paşa durumu Padişah’a arz edip onun elbiselerini giyer ve Fedâîleri kendi üzerine çeker. Yavuz, arkadan yetişip fedâîleri bertaraf edinceye kadar, Paşa’nın şehit olması üzerine bunları söyler.“Hasan Can, ne hâldür” diye sorması üzerine, artık ömrünün son anlarını sezen Hasan Can’ınOğlum, o kadar süslenmişsin ki, anana giyecek bir şey bırakmamışsın!.. Bre Süleyman, sen böyle giyinirsen, anan ne giysin? Bir gün oğlu Süleyman’ı çok süslü görünce, nükteli bir şekilde söyledikleri.Güneş Mustafa yüzünün aynasının bir aksidir. Her iki âlem,Mustafa bir kılına insanı zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık ise ölüme pençe-i kahrımdan olurken lerzan; Beni bir gözler-i âhûya zebun etti için, o mübarek makamların hizmetçisi olmaktan daha büyük şeref olamaz. Bana Hadimül-haremeyn Mekke ve Medine’nin Hizmetçisi diyin. Sultan Selim Mısır’ı fethedip hilafeti üstlenince, kendisine Sultanül-haremeyn diyen hatibine verdiği yanıt.Kılıcımız parladıkça düşmanın gözü ondan ayrılıp bizi göremez. Ama Allah esirgesin, bir gün paslanır da yaltırıklanmazsa düşman bizi görmek değil, bir de tepeden yıkan tüm hataların altında nice gururun gafleti Sultan Selim Han SözleriBiz bunca meşakkate alkış uğruna katlanmadık, halis niyetimiz rızayı ilahidir.…Ben Allah’ın emirlerini yerine getirmek, zulüm görenlere yardım etmek için zırh giydim, kılıç kışandım!Vükela ve ümeranın süslü elbiseler giymesi padişahlarına tâzimden ileri gelir. Biz Allah’tan başka kime tâzime mecburuz ki bu külfeti ihtiyâr edelim? Bizim padişahımız Allah, vücudu saran elbiseye değil, içindeki imâna bakar. Sade giyinmesinin nedeni sorulduğunda verdiği yanıt.Yavuz Sultan Selim Han SözleriBe hey asker kıyafetli korkaklar! Maiyetimde yiğitlik ve kahramanlık göstereceğinize böyle mi hareket edersiniz! Askerde itaat emre karşı gelmek midir?.. Çaldıran Savaşı için seferdeyken askerlerin isyan etmesi üzerine yaptığı konuşmadan.Yaralı gönlümü, sevgilinin gece renkli zülfünün hayaliyle sardım. Geceleyin merhem bulamayan o yaranın vay haline!Şah İsmail üzerine seferim vardır!Pâdişâh-ı âlem olmak bir kuru kavga imiş, Bir velîye bende olmak cümleden a’lâ imiş…Hava kararsın, herkes evlerine dönsün, sokaklar boşalsın, ben ondan sonra İstanbul’a gireyim. Fânîlerin alkışları, zafer takları ve iltifâtları bizi nefsimize mağrûr edip yere sermesin!Şâyet askerlerimin torbalarında, geçmiş olduğumuz yerlerden alınmış bir şey bulunsaydı, Mısır Seferi’nden vazgeçecektim!.. Mısır Seferi’nde rûhunu saran bir endişe üzerine askerlerinin torbalarını, geçilen yerlerden koparılmış meyve var mı, yok mu diye hassâsiyetle aratmasına mukabil.Yavuz Sultan Selim Han SözleriGönül ister ki, Afrika’nın kuzeyinden Endülüs’e çıkayım ve sonra Balkanlar üzerinden tekrar İstanbul’a döneyim! Mısır’ın Fethi’nden sonra, 10 Eylül 1517’de Kâhire’den İstanbul’a dönerken.Ben pâdişâh olursam, İslâm birliği yolunda ciddiyetle yürüyeceğim; hattâ Mevlâ ruhsat verirse, Hind ve Tûran’a gideceğim ve doğuda da batıda da i’lâ-yı kelimetullâha çalışacağım. Zâlimlere, evlâdım olsa dahî merhamet etmeyeceğim. Zamanımda rahatlık olmayacak, ahâlîye tasallut edilmeyecektir. İşte benim hâlim!.. Biraderim ise, rahatı sever ve yumuşak bir tabîatı vardır. Eğer seferden korkmaz ve çileye tâlib olursanız, bana bey’at ediniz! Aksi halde sultanlık için kardeşim Şehzâde Ahmed’i tercîh ediniz ki, onun zamanında rahat ve safânızla meşgul olursunuz!.. Tahta dâvet edilip İstanbul’a geldiğinde Yeniçeri Ocağı’nın ileri gelenleri ve devlet ricâline pâdişâh olmadan az önce yaptığı konuşmada hitaben.Ey kardeşim! Ne sen böyle yapsa idin, ne de ben böyle yapmak mecbûriyetinde kalsaydım!..Devletin bekâsı için bertaraf etmeye mecbûr kaldığı kardeşi Korkut’un tabutunun altına girmiş ağlarken.İsteyenler, karılarının yanına dönüp entarilerini giyebilirler! Ben düşmana karşı tek başıma da gidebilirim! Çaldıran Seferi’nde, çadırına ok atacak kadar ileri giden askerlerin isyan etmesi üzerine, irâd ettiği nutuktan bir bölüm.Yavuz Sultan Selim Han SözleriHasan görmüyor musun; önümüzde Allâh’ın Rasûlü Fahr-i Kâinât -sallâllâhü aleyhi ve sellem- Efendimiz yürüyor?!. O Âlemler Sultanı yaya yürürken biz nasıl at üzerinde olabiliriz? Mısır Seferi’nde Sînâ Çölü’nü geçerler iken Sultan Selim’in atından inip yürümeye başlaması üzerine, askerî erkân, hayret ve dehşet içinde kalırlar. “Atların bile kanının kaynadığı, zor yürüdüğü bu çölde Sultan, niye atından indi, yürümeye başladı?” diye fısıltılar başlar ve akabinde askerî erkân da, mecburen atlarından inip yürümeye başlar. Paşalar, Sultan Selim’in nedimi Hasan Can’a “Ne olur Hünkâr’a sor. Bu acep ne iştir?” derler. Hasan Can da, Sultan Selim’e merakla, bu hâlin neyin nesi olduğunu sorunca Sultan Selim bu yanıtı verir.Yavuz Sultan Selim Han SözleriMısır’ı aldık, lâkin Sinan Paşa’yı kaybettik!.. Memlük Fedâîleri’nin Sultan Selim’i öldürüp savaşı kazanabilecekleri planlarından haberdar olması üzerine Sinan Paşa durumu Padişah’a arz edip onun elbiselerini giyer ve Fedâîleri kendi üzerine çeker. Yavuz, arkadan yetişip fedâîleri bertaraf edinceye kadar, Paşa’nın şehit olması üzerine bunları söyler.Âkıbet görürsün hele Ferhat!. Sen şimdi İskender’i koruyup duruyorsun, ama bu korumaktan ne fayda çıkacağını inşâallâh birbirinize karşı asıldığınız zaman görürsünüz!.. Bir gün dîvândan içeri hiddetli bir şekilde girip bir zaman odada dolandı ve kendisini kızdıran şeyi mırıldanıp durdu. Ferhat Paşa’nın İskender Çelebi’yi olur olmaz koruyup kayırmasına gazaplanmıştı. Çünkü aralarındaki dostluktan başka şeyler sezinlemişti. Sonunda yüksek sesle şu sözleri sarfetti.. Aradan seneler geçtikten sonra Kânûnî devrinde bu iki şahıs dediği gibi karşı karşıya asıldılar.Yavuz Sultan Selim Han SözleriPaşa! Mekke ve Medîne pâdişâhlığı Server-i Kâinât’ın evlâd-ı kirâmı elindedir. Ben o memleketi asker ile varıp almadım. Onlar, kendi kemâlât, hüsn-i edeb ve ihsânlarından dolayı İslâm birliği yolunda bana itâat eylediler. Bu izzetin mükâfâtı üzerime vâcibdir. Hakk Teâlâ’ya gece gündüz şükrederim ki, o mübârek beldelerde okunan hutbelerde ismim yâd olunur. Bu seâdeti cihan pâdişâhlığına değişmem! Bu itibarla Harameyni’ş-Şerîfeyn’in halkına ne lâzımsa esirgemeyesin! Ve sakın ola o iki mübârek beldenin umûruna müdâhale etmeyesin! Mekke ve Medine kazaskerliğini verdiği Pîrî Paşa’ya hitâben söyledikleri.Yavuz Sultan Selim Han SözleriHasan, Hasan!.. Sen bizi bunca zamandan beri kiminle bilirdin?.. Cenâb-ı Hakk’a teveccühümde bir kusûr mu müşâhede eyledin? Ölüm döşeğinde kendi halini kastederek nedimi Hasan Can’a“Hasan Can, ne hâldür” diye sorması üzerine, artık ömrünün son anlarını sezen Hasan Can’ın“Pâdişâhım, artık Allâh Teâlâ ile beraber olmak zamanınız herhalde geldi!” demesi üzerine yanıtı.Bana getirdiğin şu usûlsüzlük teklîfi dolayısıyla yemîn ederim ki seni de teklîf sahibini de katlettirirdim. Fakat Sultan Selîm, parasına tama’ ettiği için bezirgânı ve defterdarı öldürttü.» demelerinden çekinirim. Tez bezirgânın parasını iâde edin ve bir daha huzûruma böyle kanuna uygun olmayan şeyler getirmeyin! Sefer üzre olunduğundan birtakım masraflara hazîneden henüz para ulaştırılamamış ve zengin bir kimseden borç alınmıştı. Daha sonra hazîneden para geldi ve defterdar da alınan bu borcu sahibine takdim etti. Ancak adam’ın defterdara şöyle bir teklîfte bulunması üzerine “Servetim hayli çoktur. Bir oğlumdan başka kimsem de yoktur. Kabûl ederseniz, verdiğim paramı hazîneye bağışlayayım. Buna mukâbil siz de benim oğluma devlet kapısında bir iş verin.” Bu talep Sultan’a arz edilir. Teklifi getiren defterdara öfkelenerek bu yanıtı verir.Yavuz Sultan Selim Han SözleriUlemânın atının ayağından sıçrayıp bizi boyayan çamur, bizim için şereftir. Mübârektir. Bu çamurlu kaftanı, ben ölünce sandukamın üzerine kapatın! Sultan Selim ve ordusu Adana civarında iken şiddetli bir yağmura tutulması ile her yer çamur deryâsı olmuştu. O sırada Sultan Selim, devrin meşhûr âlimlerinden Kemâl Paşazâde ile yanyana at üstünde sohbet ederek gidiyorlardı. Birden Kemâl Paşazâde’nin atı ürktü ve ürken atın ayağından sıçrayan çamur, Padişah’ın üstünü baştan başa boyadı. Kemâl Paşazâde’nin çok üzülmesine binaen rengi attı. Padişah, ona dönerek mütebessim bir çehre ile bu yanıtı verdi.Yavuz Sultan Selim Han SözleriOğlum, o kadar süslenmişsin ki, anana giyecek bir şey bırakmamışsın!.. Bre Süleyman, sen böyle giyinirsen, anan ne giysin? Bir gün oğlu Süleyman’ı çok süslü görünce, nükteli bir şekilde söyledikleri.Büyük evliyâullâhın meclisinde onlar konuşurlarken başkalarının konuşması -velev cihan pâdişâhı da olsa- uygun düşmez. Biz sultan isek de, böyle mâneviyat sultanlarının himmetlerine her zaman muhtâcız. Şâyet huzûrunda konuşmam gerekseydi, bunu belli ederler ve söz etmemi te’mîn ederlerdi. Şam’da yetişen tanınmış velîlerden Muhammed Bedahşî’yi ziyâretinde hiç konuşmamış, sadece dinlemiş ve sonra da huzûrundan öylece ayrılmıştı. Beraberinde bulunan devlet ricâli, Sultan Selim’in bu hâline şaşırarak ona “Sultanım! Sadece dinlediniz. Ne hikmettir ki, bir kelâm bile sarf etmediniz.” derler. Sultan Selim onlara bu yanıtı verir.Yavuz Sultan Selim Han SözleriSanma şâhım / herkesi sen / sadıkâne / yâr olur Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur Sadıkâne / belki ol / bu âlemde / dildâr olur Yâr olur / ağyâr olur / dildâr olur / serdâr olur. Kendisine hakaret içeren şiirler gönderen Safevi hükümdarı Şah İsmail’e yazdığı şiir. Bu şiir soldan sağa ve yukarıdan aşağıya okunduğunda aynı dizeleri verir. Dünyada benzeri yoktur.Yavuz Sultan Selim Han SözleriDerdi olan neylesin? Derdi neyse söylesin. Korkuyorsa neylesin? Hiç korkmasın söylesin. Dörtlükteki sorular bir cariye, cevaplar ise Sultan Selim tarafından aynı kağıt üzerine mektuplaşır gibi yazılmıştır.Ey gönül! Başkasından yardım ve dostluk umarak yaşama, düşmandan da korkma! Devlet ve saltanat ancak Allah’ın canım, eğer sana Selimî gibi yüz tane devlet ve saltanat dâhi verilse cihana bağlanıp dosttan uzak Mustafa yüzünün aynasının bir aksidir. Her iki âlem,Mustafa bir kılına Sultan Selim Han SözleriGönlünü ve canını O’nun aşkına veren kimse ne kahramandır! Düşüncesi daima Mustafa olan kimse ne huzur ve rahat dertli, mihnete tahammül için biraz gönlünde kuvvet buluyorsa bu kuvvet Mustafa gelir. Onun için her dertli O’na Peygamberlerin Padişahıdır. Diğer peygamberler O’nun ordusudur. Yaradılıştan maksat O’dur. Bu kevn-ü mekân O’nun yüzü suyu hürmetine yaratılmış bir sabahı Mustafa güzel yüzüdür. Gayıp sırları O’nun ârif olan gönlünden eliyle Mustafa eteğine yapışan herkes güneş gibi ayağını feleğin üstüne aşkı ile gönlü mahzun olan her sîne ne bahtiyardır! Mustafa yoluna kurban edilen can,ne aziz bir candır!Ümmetlerin cevahir madenlerinden çıkardıkları bütün lâ’l ve inciler Mustafa gazada kırılan tek inci dişinin Sultan Selim Han Sözleri

yavuz sultan selim aşk hikayesi