yağmuru kar etmek bana mı düştü

Site De Rencontre Sans Inscription Et Gratuit. Yağmur Şiiri ve Hikayesi-Nurullah Genç Yağmur şiiriyle ünlü Nurullah Genç; Erzurum’un elektriği, okulu ve yolu olmayan bir dağ köyünde, 9 çocuklu bir ailede doğdu. İlk ve ortaokulu akrabalarının yanında okudu. Babası yıllar boyunca karlar üzerinde sırtında taşıdı. Kurt sürüsünün içinde kaldılar, birçok tehlike atlattılar. Tek amacı okumaktı. Ortaokul ikinci sınıfta çalışmaya başladı. Okuma hayatı boyunca ayakkabı boyacılığı, bulaşıkçılık, inşaatçılık ve fırıncılık yaptı. Ortaokulu ve liseyi birincilikle bitirdi. Üniversitedeyken yüz gecesini Erzurum Tren Garı’nın banklarında geçirdi. Şiirlerini burada yazdı. 1983 senesinde fakülteyi bitirdikten sonra akademik kariyer maksadıyla çalışmalarını devam ettirdi. Aynı üniversiteden Doktor, Doçent ve Profesör unvanlarını aldı. 1994-2013 yılları arasında kamu ve özel sektör kuruluşlarına danışmanlık hizmetlerinde bulunan Genç, aynı zamanda İstanbul Ticaret Üniversitesi Ticari Bilimler Fakültesi’nde Öğretim Üyesidir. Aynı okulda Liderlik Analizi, İşletme Yönetimi, Yönetim ve Organizasyon, Uluslararası İşletmecilik derslerini vermektedir. 1990 yılında Türkiye Diyanet Vakfı N’at-ı Şerif Büyük Ödülü’nü kazandıran Yağmur’ şiirini yazdı. Yağmur Şiiri ve Hikayesi-Nurullah Genç Nurullah Genç verdiği bir ropörtajında “Yağmur”un yazılma hikayesini şöyle anlatıyor “10 yıl yağmur, yağmur diyorsunuz ama bir şey yazamıyorsunuz. 90 yılına geldiğinde “Artık ben şiir yazmayı bırakayım çünkü naat yazamıyorum” dedim. Tam böyle bırakmayı düşündüğüm zamanlarda Cenabı Hak yol açtı önümde. İstanbul’dan Erzurum’a dönüyorum. Bir filmin galasına davet edilmiştim. Üniversitede öğretim üyesiyim. Otobüsün camından dışarı bakıyorum. O zaman İstanbul’da Topkapı’daydı otogar. Trafikten dolayı tıkış tıkış olurdu. 4, 5 saat kaldık. İniyorum, geliyorum. İhtiyaçlarımı karşılıyorum. Otobüs bir türlü hareket etmiyor. Yağmur yağdı, camlar puslu. Gölgeler gidip geliyor, camlarda siluetler. Kendi kendime bir anda dedim ki, “Nereye gidiyor bu insanlar?” Otobüsün kapısından baktım. Herkes bir yerlere gidip geliyor. Koşuşturuyorlar yağmur altında. Okçular Tepesine gitti aklım. Yani Hz. Peygamber buradan ayrılmayın’ dediği halde niye terk ettiniz dedim, niye gidiyorsunuz? Hepsi ashap mübarek insanlar, yıldızlar. Ama böyle sanki onlara sitem ettim. Orada dursaydınız diye. Abdülhamid Han’a gitti aklım bir anda. Onu böyle tahtından indirmek üzere, azletmek üzere gidenlere sitem ettim. Bazılarına kızdım, haykırdım. Siz niye onu indiriyorsunuz. Osmanlı yıkılmasın diye uğraşıyor. Siz Osmanlıyı yıkmak için tahtından indiriyorsunuz. Osmanlı ondan sonra çöktü, yıkıldı zaten. Böyle bir hal içerisinde kendime sordum; Sen nereye gidiyorsun?’ Ellinin üzerinde denemeler yaptım ve hepsine Yağmur’ adını verdim. Dört beş saat sürdü. Bileti çıkardım arkasına; ”Sensiz ufuklarıma, yalancı bir tan düştü / Sensiz kıtalar boyu uzayan vatan düştü / Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü.” diye yazdım. Sonra dedim ki; Allah’ım ben herhalde bir şey yazmaya başladım… Bir halin içerisine girdim. Bu bir naat mı acaba diye. Onu böyle sıkıştırdım göğsüme. Otobüs hareket etti gidiyoruz. Ben unutmuyorum. Arada bir bakıyorum, okuyorum. “Oh ya Rabbim diyorum ben bir şey yazmaya başladım”. Çünkü mısralar zorluyor beni artık. Eve gittim kapıyı çaldım, eşim açtı kapıyı. İki çocuğum var. Eşime dedim ki, ”Ben bir şey yazmaya başladım ama ne olduğunu da tam bilmiyorum. Biraz sıkıntılı bir haldeyim, içim çok dolu. Bu süre içerisinde, bu bitene kadar bana tahammül eder misin?” ”Tabi ki sen yaz yeter ki” dedi. 40 metrekare bir evdeyiz, asistan lojmanı küçük, iki tane oda. Dedim ki, ”Şu odada ben bununla uğraşırken sen çocuklara bu odada sahip ol olur mu? Konsantrasyonumu bozarlar.” Allah razı olsun. 3 ay gerçekten o odadan çocukları sokmadı içeri. Ama günler bitmiyor. O da merakla bekliyor. Ben geliyorum, odaya kapanıyorum. Yemek yiyorum odaya kapanıyorum. Duvarla konuşuyorum. Bütün bir tarih. Hz. Adem’den bugüne kadar. Peygamberler tarihi, İslam tarihi, Batı tarihi, Bizans, Roma, Orta çağ… Bütün bir kainat, bütün dünya bir muhasebe içerisinde o duvarlarla konuştum ve benim ufkuma hücum ettiler. Sonra mısralar dökülmeye başladı. “Var edenin adıyla insanlığa nur” diye başladı ve devam etti şiir…” Yağmur Şiiri ve Hikayesi-Nurullah Genç Vareden’in adıyla insanlığa inen NurBir gece yansıyınca kente Sibir dağındanToprağı kirlerinden arındırır bir YağmurKutlu bir zaferdir bu ebabil dudağındanRahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayatEn müstesna doğuşa hamiledir kainat Yıllardır boz bulanık suları yudumladımBir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsallarıYağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım Hasretin Alev alev içime bir an düştüDeğişti hayal köşküm, gözümde viran düştüSonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimdeYağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi’ninGökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarlaMehtabını düşlerken o mühür sahibininSarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla Evlerin arasına dikilir yeşil bayrakYeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak Zaman, ayaklarımda tükendi adım adımHeyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımıÇölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım Yağmur, gülşenimize sensiz, baldıran düştüDüşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştüYenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tariheHer sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü Bir güzide mektuptur, çağların ötesindenUlaşır intizarın yaldızlı sabahınaYayılır o en büyük muştu, pazartesindenBeyazlık dokunmuştur gecenin siyahınaSusuzluktan dudağı çatlayan gönüllerinSükutu yar, sevinci dualar kadar derin Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydımBir cezir yaşadım ki, yaşanmamış, mazideDokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştüYarılan göğsümüzden umutlar bican düştüYağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddinEn son, avucumuzdan inci ve mercan düştü Melekler sağnak sağnak gülümser maveradanGümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlarMutluluk nağmeleri işitirler Hıra’danBir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlarBir bebeğin secdeye uzanırken elleriParamparça, ateşler şahının hayalleri Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydımO mücella çehreni izleseydim ebediSana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştüBaykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştüKatil sinekler deldi hicabın perdesiniİstiklal boşluğunda arılar nadan düştüDolaşan ben olsaydım Save’nin damarındaTablosunu yapardım yıkılan her kuleninEbedi aşka giden esrarlı yollarındaSenden bir kıvılcımın, süreyya bir şuleninTarasaydım bengisu fışkıran kâkülünüOn asırlık ocağın savururdum külünü Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydımFırtınalar önünde bazen bir kuru yaprakUğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştüMazluma sürgün evi; zalime cihan düştüSana meftun ve hayran, sana ram olanlaraBir bela tünelinde ağır imtihan düştü Badiye yaylasında koklasaydım iziniKefenimi biçseydi Ebva’da esen rüzgarSeninle yıkasaydım acılar dehliziniNe kaderi suçlamak kalırdı ne intiharÜstüne pırıl pırıl damladığın bir kayaBir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadımTereddüt oymak oymak kemirdi gururumuBahira’dan süzülen bir yaş da ben olsaydım Haritanın en beyaz noktasına kan düştüKırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştüMahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdiHakların temeline sanki bir volkan düştü Firakınla kavrulur çölde kum taneleriAhuların içinde sevdan akkor gibidirErdemin, bereketin doldurur haneleriSensiz hayat toprağın sırtında ur gibidirŞemsiyesi altında yürürsün bulutlarınSensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların Devlerin esrarını aynalara sorsaydımÇözülürdü zihnimde buzlanmış düşüncelerOkşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştüİlkin karardı yollar, sonra heyelan düştüGüvenilen dağlara Kar yağdı birer birerSensizlik diyarından püsküllü yalan düştü Yağmur, duysam içimin göklerinden sesiniYağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenirYıldırımlar parçalar çirkefin gövdesiniSel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarındanAlsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından Madeni arzuların ardında seyre daldımKüflü bir manzaranın çürüyen güllerineSenin için görülen bir düş de ben olsaydım Şehirler kabus dolu; köylere duman düştüTersine döndü her şey sanki; asuman düştüKırık bir kayık kaldı elimizde, hayaliHazindir ki; dertleri aşmaya umman düştü Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradırSeni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olurSensiz doğrular eğri; beyaz bile karadırSesini duymayanlar girdabında boğulurAna rahminde ölür sensizlikten bir ceninŞaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin Saatlerin ardında hep kendimi aradımBir melal zincirine takıldı parmaklarımYeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştüSensiz kıtalar boyu uzayan vatan düştüBir kölelik ruhuna mahkûm olunca gönülYüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerindeSenin tutkunla mecnun geziyor güneş ve AyHer damla bir yıldızı süslüyor göklerindeSümeyra’yı arıyor her damlada bir sarayTohumlar ve iklimler senindir; mevsim seninRenklerin fırçasında solmayan resim senin Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydımGüzellik şahikası gülümserdi yüzümeSenin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştüToplumun gündemine koyu bir isyan düştüİniltiler geliyor doğudan ve batıdanSensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü Islaklığı sanadır ahımın, efgânımınİçimde hicranınla tutuşuyor nağmelerSendendir eskimeyen cevheri efkârımınNazarın ok misali karanlıkları delerBu değirmen seninle dönüyor; ahenk seninRenkleri birbirinden ayıran mihenk senin Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adımKapanıyor yüzüme aralanan kapılarSana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştüBeynimin merkezine ölümsüz ferman düştüSilindi hayalimden bütün efsunu ömrünBir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü Nefesinle yeniden çizilecek desenlerÇehreler yepyeni bir değişim geçirecekAydınlığa nurunla kavuşacak mahzenlerAnneler çocuklara hep seni içirecekYağmur, seninle biter susuzluğu evreninSana mü’mindir sema; sana muhtaçtır zemin Damar damar seninle, hep seninle dolsaydımBatılı yıkmak için kuşandığın kılıcınKabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım Kardeşler arasına heyhat, su-i zan düştüZedelendi sağduyu; körleşen iz’an düştüŞarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharınİnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydımÇölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydımDokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydımSana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydımUğrunda koparılan bir baş da ben olsaydımBahira’dan süzülen bir yaş da ben olsaydımOkşadığın bir parça kumaş da ben olsaydımSenin için görülen bir düş de ben olsaydımYeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydımSenin visalinle bir gülmüş de ben olsaydımSana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydımDamar damar seninle, hep seninle dolsaydımBatılı yıkmak için kuşandığın kılıcınKabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım. Nurullah GENÇ NurullahGenç, YağmurŞiiri, YağmurŞiiriOku, NatıŞerif Yağmur Konulu Şiirler , Yağmur İle İlgili Kısa ve Güzel Şiirler , Yağmur Şiirleri SESSİZ YAĞMUR o kadar ağladın ki ey istanbul sen hiç duymadın hüznünden farkettim seni orada duruyordun varlığın bir su suya düştüm su akıp gitti tek teselli bütün hatıraları/nı tutuyor mavi bir sevincin hayali düşüyor/du sessizce ilk yaz şafağı gibi limanlar beklesin dursun hasretleri gözlerin . derinliğine çeken deniz sanki en son esen rüzgar saçlarının telleri/ydi ürkek ve yalnız kalbin sessiz bir yağmur ölü dudaklar gibi sokaklar zannetme ki doğmayacak güneşin güz ağacıyım ben kar yağsa da yüzüme içime şarkılar atar tebessümlerin.. mustafa kaya HÜZÜN YAĞMURU Gökler gürleyip şimşekler çaktığı anda, Seni aradım ümitlendiğim her yanda.. Islandım sırılsıklam bir hayal ararken, Ellerim titriyordu yüreğim yanarken.. Koştum dört bir yana içimde bir umutla, Seyrettim dünyayı yükselen her bulutta.. Dağlardan aşıp ovalara indiğimde, Bir rüzgarım sevda atına bindiğimde.. Sen gönlüme saplanan ateşten bir oksun, Her damlaya seni sordum,ama yoksun.. Bu yağmurlarda getirmedi seni bana, Anladım nasibim yok aşktan yana.. Yoruldum beklerken seni bu yağmurlarda, Yüzüm güler mi sürünürken çamurlarda.. Ne yağmurlardan ne buluttan bir haber var, Kar düştü gönlüme geçti artık son bahar.. Hazanı yaşadım ben her gelen mevsimde, Yüzüm gülerken ateşler yandı nefsimde.. Bu son yağmur olsun vuslata engel olan, Her damlasında gönlüme acılar koyan.. Bir yağmur yağsın seni bana getirecek, Gönlümdeki derdi kederi bitirecek.. İster göklerden in,ister yerden bitiver, Tutup ellerimden bir gülistana itiver.. Açtım ellerimi yağmur duasındayım, Kutuluşum yokki sevda belasındayım.. YAĞMUR Dışarı da fırtına koparan yağmur Oysaki çıkıp ıslanmak istiyorum Yağmur altında saatlerce dolaşmak Sonra evde soba başında senle ısınmak Sobada mısır patlatmak.. Seninle el ele tutuşup göz göz gelmek Gözlerine bakıp seni seviyorum demek Haykırırcasına sevgiyi şiirde anlatmak Her kelimede her mısrada seni yazmak Oysaki dışarı da yağmur çok şiddetli Gecenin uzun oluşuna akıyoruz seninle Başın dizlerimde ellim saçlarında En güzel sözler çıkıyor dudaklardan Çaylar yarım kalmış bardaklarda Yağmur şarıl şarıl akmakta dışarı da Gölgemiz sarılmış sevişir duvarda Canımın içi kadınım…. Sizler de Elinizde Bulunan ya da Kendi Yazdığınız Yağmur İle İlgili Şiirlerinizi Aşağıdaki Yorum Kutucuğu Aracılığıyla Paylaşarak Bizlere Ulaştırın… Bu Sayfada Yayınlayalım [Arama Yap] - [Ana Sayfa][Y] > [Yeninur Ada Şarkı Sözleri] > Yağmur Şarkı Sözü Şarkıcı İsmiŞarkı İsmi Sponsored Links Albüm AdıHazan OlduDüzeltenCaesarEklendi 155100 Şarkı Ekle Hata Düzelt Yolda geçti ömrüm yorgun gibiyim Canımdan usandım vurgun gibiyim Buludu gabarmış yağmur gibiyim Yağmuru kar etmek bana mı düştü Döne döne sille yedim felekten Eledi geçirdi ince elekten Hani sen severdin candan yürekten Kara sevda çekmek bana mı düştü Anamdan doğalı çektim çile İçimdeki derdi alem ne bile Dertlere garışmak kolay mı bile Gam yükünü çekmek bana mı düştü Şarkı Ekle Hata Düzelt© 2003-2022 Her Hakkı Saklıdır. Facebook Twitter Whatsapp Yazdır Yolda geçti ömrüm yorgun gibiyim Canımdan usandım vurgun gibiyim Buludu kabarmış yağmur gibiyim Yağmuru kar etmek bana mı düştü Döne döne sille yedim felekten Eledi geçirdi ince elekten Hani sen severdin candan yürekten Kara sevda çekmek bana mı düştü Anamdan doğalı çektim çile İçimdeki derdi alem ne bile Dertlere karışmak kolay mı bile Gam yükünü çekmek bana mı düştü Bana mı düştü Kara Sevda Sille Yeninur Ada Yeninur Ada ” Hazan Oldu ” Albümü Yeninur Ada Son Yemen Türküsü Ah Oğlan »

yağmuru kar etmek bana mı düştü